"Kitaplar dile gelse kim bilir bize ne hikâyeler anlatacaktı?"
Diyarbakır' Suriçi'ndeki "Şefkat Sahaf Dükkanı" raflarında duran elle yazılmış karakalem resimler ve yaldızlanmış hamişlerle geleceğe işaretler yollayan bir kitap tam da bu tanıma uyuyordu. Dükkanın da sahibi olan imam emeklisi Şefkat Nurani'nin eliyle yazıp girişini tezhiplediği bu gizemli kitap sayfalarına dokunacak masumu (Lokman) beklemektedir. Yıllardır bu gizemli kitabın sayfalarının arasında saklı duran ve üzerinde 6 haziran 1915'e dair mühür ve Siirt Keldani Katolik Kilisesi Başpiskoposu'nun imzası bulunan bir harita da hikayemizin en önemli rolünü almak üzere sırasını beklemektedir.
Tercihleri ile sınanan insanoğlunu Lokman'ın nazarında bir arayış yolculuğuna çıkaran bu kitabın işaret ettiği son ise; tam da kültürlerin ve zamanların iç içe geçtiği bir karmaşa ile klasik sonları tersyüz ediyor.
Romanın kahramanı olan ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema bölümü mezunu olan Lokman: "Mutlu son var mıdır?" diye sormuştu kitabın ışıklı eşlikçisine. Her şeyin bittiği bir günde almıştı duymak istemeyeceği cevabı:"Bekle. Son kendiliğinden gelecek!"