Dördü de kısık gözlerinin ardından ürkek bakışlarla birbirlerini süzüyor bir yandan da tereddütle etrafa bakınıyorlardı. Çıkışı olmayan bir deliğe girmiş gibi bir kapana kısılmış gibi çaresiz ve ürkek hoyratça esen rüzgâra baktılar. Dudaklarına sanki balmumundan bir mühür basılmış gibi bir anda susmuşlardı. Elleriyle gözlerini siper ediyorlardı ama yine de gözlerine kaçan toz toprağa ve ardından
kendiliğinden akan gözyaşlarına mani olamıyorlar; canlarının acımasıyla iç geçiriyorlardı. Kendilerini nasıl bir yolculuğa çıkarmışlardı böyle? Birbirlerinden destek almasalar kendilerini koyuvereceklerdi ama yine de tüm güçlerinin tükenmesine ramak kalmıştı.
Ve işte o an aradıkları şeyi bulduklarını ispatlayan fısıltıyı duydular. İSHİUL PEDAİ...
Milattan önce 1750'de Kral Anitta Hattuşaş'ı ele geçirir umduğunu bulamayınca şehri lanetler. Bunun üzerine iyi bir düşünür olan Tunkaba insanları yerin altında yaşamaya ikna eder. Yeni krallık büyücü Odiplis'in gözünden kaçmaz. Odiplis krallığın büyücüsü olmak ister ve amacına ulaşamayınca şehrin tüm kapılarını kilitler. İçlerinden sadece biri Kikişli dışarıda kalmıştır ve onun soyundan gelen dört çocuk günümüzde tesadüfen bir araya gelirler.
Bakalım geçmişin kilitli kapıları ardında sıkışan ruhları kurtarabilecekler mi?