"Hiç beklemediğin bir durum çat! diye darmadağınık hayatının ortasına hiç izin alma zahmetinde bile bulunmadan sana bir can daha eklenivermişti. Hem de öyle bir yere eklenmişti ki; söküp atmak senin ölümün demekti. Yüreğinin tam orta yerinde çarpıyordu kalbi. Herkes için böyle miydi açıkçası zannetmiyordun. Eğer herkes de böyle olsaydı dünyayı gerçekten sevgi kurtarırdı diye düşündün.
Vay be ne güzel bir duygu bu! Diye düşünürken sen yüreğinin ortasında duran can durmak istemediğini fark etmiş apar topar toplamıştı eşyalarını."İyi de ben nasıl yaşayacaktım kanayan kalple" diye düşündün bu önemli değildi ki onun için çünkü o senin baktığın yerden bakmıyordu. Bakması da mümkün değildi aslında. Sen aşkı çıkarsızca yaşarken onun için aşk Türk filmlerinden kalmış bir uyuşturucuydu. Zaten ona göre aşk diye bir şey de yoktu.
Anlaman çok zordu. Çünkü bir yürek yüreğe eklenmişse sevgiden eklenirdi kopuşu da o sevginin yokluğundan olmalıydı. Anlamadın. Anlamanda inan mümkün değildi. İnsanlara yapay sevgiler aşklar ayrılıklar eklendi. Bu yapaylıklar zamanla insanları duyarsızlaştırdı. Bunların piyasaları oldu. Bu piyasa sayesinde evlilik şirketleri kurdular. Birbirlerini sevmeyen yürekler sevgisiz çocuklar getirdiler dünyaya. Sevginin ne olduğunu bilmeyen çocuk nasıl sevgi besleyebilirdi? Robota benzeyen kuşaklar yarattık bu sevgi düşmanlığından. İsimler koyduk onlara; x kuşağı y kuşağı z kuşağı gibi halbuki gerek yoktu bu isimlere kuşakların tek adı olabilirdi senin için. Örneğin sevgi kuşağı gibi...
Sevgi varsa bir kuru ekmek paylaşılır diyen insanlar yoktu artık. Sen böyle düşünen belki de son insandın. Bu yapaylık ordusu ne zaman son bulur bilmem ama bir toplumda aşk tükenmişse tükenmemiş hiçbir şey yoktur. Sevgiyle büyür insanlık..."