Osmanlı paşasının günlüğü romanlaştırıldı. Düşmanın ayak sesleri artık daha yakından duyuluyordu. Hastahane olarak kullanılan Çadır yerini ateş topuna bırakmıştı. Birbiri üzerine yanarak düşen çadır bezleri alevler içinde kalan askerlerin acılarını göğe yükselen ruhları ile dindirmişti. Etrafa yanık bez ve et kokusu saçılmıştı. Nefes almak zorlaşmış ciğerlere çöken ağır koku felâketin ne derecede büyük olduğunu kanıtlıyordu. Ahmet Cemal yaşadıkları karşısında gözleri yaşlı olarak çadırların bulunduğu alanı terk etti. Aklının bir köşesinde Şevket Süreyya ve tatlı bir rüya görmesini sağlayan hasta bakıcı Fatmira vardı. "Bu cehennem çukurundan çıkabilmişler midir?" diye aklından geçirdi. Dikkatli adımlarla yürüyüşünü sürdürdü. Çadırların bulunduğu yeri geride bırakarak Türk Askerlerinin mevzilendiği ağaçlarla kaplı alana girdi. Hastahane olarak kullanılan çadırlardan kaçabilenlerin geldiği son nokta burasıydı...