Rüyagül'ü göğsüne bezle bağlayıp felçli annesini de sırtına alıp yola koyuldu. Yolun yarısına gelmemişlerdi ki Belkıs: "Ahmetim sen yorulmuşsundur biraz dinlenelim şurada." "Yok anne yorulmadım" Ahmet'in artık dizlerinin bağı çözülmüştü. Annesine belli etmemeye çalışıyordu. Oğlunun gücünün azaldığını anlayan Belkıs: "Oğlum ben yoruldum." Annesini yerden bir metre kadar yüksek bir duvarın üzerine oturttu. Altı aylık bebeğini bağladığı bezi çözüp annesinin kucağına koydu. Duvarın dibine boş bir çuval gibi yığıldı. Nefes alması normale dönünce annesini ve kızını alıp yoluna devam etti. Belkıs: "Oğlum her gün bu şekilde taşımayla olmaz. Sen beni at bir kenara bırak git arkana bakmadan. Rüyagül ile bir başına perişan oluyorsun artık ben sana yük olmayayım." "Annem bu sözlerin şuan bana vücudundan daha ağır geliyor. Sen sımsıkı sarıl benim dengem bozulmasın. Bendeki iki ayak üçümüze de yeter."