İran edebiyatının usta yazarından İran'ın bugünkü siyasi hayatını da doğrudan ilgilendiren yeni bir roman. Art arda baskıcı rejimlerin yönetimi altında yaşamak zorunda bırakılmış acılı bir halkın hikâyesini anlatan roman yağmurlu bir gecede albayın kapısının çalınmasıyla başlıyor. Gelenler albayı işkenceden geçirilmiş en küçük kızının cansız bedenini alıp cenazesini kaldırması için götürmeye gelmiş iki polis memuru. İslam Devrimi kendi çocuklarını yiyor. Tek bir gecede geçen roman kızının cesedini alabilmek için rüşvet veren sonra da onu gündoğumundan önce defnetmek için zamanla yarışan yaşlı albayın peşinden gidiyor. Albayın mücadelesini izlerken ülkesinin mevcut durumu yüzünden çektiği vicdan azabı ve öfkesiyle boğuşmasına da tanık oluyoruz. İran'ın mevcut durumunu ise farklı farklı yönleriyle evlatları temsil ediyor: 1979 Devrimi sırasında yenik düşmüş bir oğul; Şah döneminde gördüğü işkenceler yüzünden deliliğe sürüklenmiş bir başkası; İran-Irak Savaşı'nda ayetullahlar için şehit düşmüş bir üçüncüsü; öldürülmüş bir kız evlat ve zalim bir oportünistle evlenerek hayatta kalmayı başarabilmiş bir ikincisi. Albay İran'da siyasal çalkantılarla geçen uzun yılların sonuçlarına dair sarsıcı bir eser.