"Hayır sakinleşmeyeceğim. Şimdiye kadar hep susturdun. Kendine oyuncak ettin. Konuşma sırası bende. Asıl neyi merak ediyorum biliyor musun? Bütün bunlar olurken çok eğlen mi? Beni kahrederken mutlu oluyor muydun?" İlgilenmediği oyunumu elime alarak zorla ellerine bıraktım.
"Bak bu hafife aldığın umursamadığın metin var ya inan bana kelimesi kelimesine hissederek inanarak yazdım. Senin o çok güvendiğin metinlerin hepsi ama hepsi artık benim gözümde değersiz. Yaşadığım toplumun sorunlarını bilmem gerektiğini söylüyordun. Hâlbuki sen daha yanındaki insanın sorunlarıyla ilgilenmiyorsun. "
Yamaç hiç kıpırdamadan öylece bana bakıyordu. Bense ağlamaktan toparlayamadığım kelimelerin esiri olmuş son sözlerimin ne olacağına karar verememiş haldeydim.
"Senden gerçekten nefret ediyorum!"
Salondan kendimi nasıl dışarı attığımı hatırlamıyorum. Ayakkabılarımı elime alıp kapıyı hızla çektim ve merdivenlerden hızla indim. Kendimi attığım ara sokaklarda hızla koşuyordum. Kaybolmak istiyordum! Kaybolmak! Saatlerce gezindiğim sokakların birinden ana caddeye çıkıp taksi bekledim. Canım yanıyordu. İçimde ki sesin söyledikleri biraz olsun beni sakinleştirmeye yetmişti;
" Özgür bitti! Artık kötü günler bitti. Şimdi gerçekten Özgürsün..."