Anadolu köylüsünün şartlarını tarım ekonomisine dayanan Türkiye'de toprağın toprakta çalışan insanın durumunu çok iyi bilen Menderes bu ülkenin fakir tabakalarının köylüsünün şehirlisinin kasketli çarıklı poturlu ve şalvarlıların hayat şartlarını çok iyi bildiği için çok kısa zamanda Türkiye gerçeğini tepeden görüldüğü gibi değil tabanda yaşandığı gibi çok iyi kavrayabilmiştir. Türkiye'de hürriyet içinde refah demokrasi içinde medeniyet mücadelesini yapmanın imkân dahilinde olduğunu göstermiş bir iktidarın parlak başbakanıdır. 27 Mayıs 1960'ta kalkınmaya özgürlüklere millete dur denilmişti. 27 Mayıs istikrarlı ve sağlıklı bir siyasi bünyenin gelişmesine güçlü rasyonel ve çevik bir devlet cihazının kurumlaşmasına engel olmuştur. Demokrasiyi tahrip etmiş siyasî kimlikleri yok etmiş ve sivil siyasi aktörlere duyulan güveni mesnetsiz bırakmıştır. Sürekli düşmanlardan bahsetmek topluma korku salmak geleneği de 27 Mayıs'ın bakiyesidir. Neydi Menderes'in suçu? Menderes geldi "Yeter! Söz milletin!" dedi. Sen misin millete gücünü ve asaletini hatırlatan?!. Sen misin sözün millette olduğunu söyleyen?!. Haydi darağacına! Senin asıl suçun bu ülkede millete millet olduğunu hatırlatmak ve ona özgüven aşılamaktır. Onun sevgisini kazanmaktır. Bebek-Köpek davası mı? Bunlar prosedür gereği. Hani "Siz asın gerekçesi arkadan gelir" misali. Aslında asılan Adnan Menderes değildi. Asılan milletin gücüydü. Asılan milletin değerleriydi. Asılan milletin ta kendisiydi.