Kendinizi içinde mutlu hissettiğiniz bir hayata sahipsiniz. Güzel bir eşiniz göz dolduran bir işiniz var. Dünyanın en güzel şehirlerinden birinde yaşıyorsunuz ve çevreniz oldukça kalabalık. Çok nadir olarak monotonluktan sıkılmanız dışında her şey istediğiniz gibi. Evet siz başardınız! Modern toplumun sizden beklediği her şeyi fazlasıyla yerine getirdiniz.
Yıllardır bu hayatı oluşturmak için her gün her saniye emek harcayan sizdiniz. Bu şekilde olmasını dilemiş çalışmış ve elde etmiştiniz. Hatta o kadar benimsemiştiniz ki o hayat sizin bir parçanız değildi siz onun bir parçası hâline gelmiştiniz.
Gerçekten sahiplenmiş miydiniz bu kadar? Gençliğinizle karşı karşıya gelseniz yine aynı şeyleri yapmasını söyler miydiniz? Bir şansınız daha olsaydı yine bunu mu seçerdiniz? Susturmayı başaramadığınız iç sesiniz "başka bir hayatım olsaydı acaba nasıl biri olurdum" diye kaç defa kafanızı kurcalamıştı? Onun susması gerekiyordu. O haksızdı. Bu hayat sizindi ve kimsenin elinizden alması mümkün değildi! Diye kendinizden eminken....
Aslında hiç de öyle olmadığını anlamanız uzun sürmeyecekti. 25 yıl önce verdiğiniz ve önemsiz olduğunu düşündüğünüz o karar yüzünden bir sabah uyandığınızda karınızı çevrenizi işinizi hatta vatandaşlık hakkınızı kaybetmiş olacak polis tarafından her yerde aranan bir suçluya dönüşecektiniz. Sizin olduğunuzdan emin olduğunuz o hayata bir gece içinde bir yabancı gibi uzaktan bakmak zorunda kalacaktınız...
Peki hangi karar sizindi? Ya da hangi hayat? Siz kimdiniz? Tüm bunları sorgulayacak cesaretiniz varsa Dönüm Noktası tam da size göre bir kitap..