1961 yılında babam Almanya'da çalışmak üzere yola koyuldu. Bir yılın sonunda babam daha iyi bir iş imkanı yakalayıp Türkiye'ye dönmekten vazgeçince annemi ve bizleri de yanına aldırdı. Almanya'ya gidince Kara Ormanlar Bölgesi'nde Villingen şehrinde üç katlı bir evin çatı katına yerleştik.
Okumak istiyordum evlenmek de istiyordum Almanya'da kalmak istiyordum Türkiye'ye de dönmek istiyordum. Ben ne istediğimi bile bilmiyordum! Bu duygular içindeyken büroda "Hannover Messe"ye (dünyaca ünlü sanayi fuarı) katılmam için teklif aldım. Katılmak istemez miydim? Yıllardır bu fırsatı bekliyordum. Her yıl şirketten birkaç kişi Hannover Messe için seçilir ve on beş gün bu fuara görevli giderdi. Her genç kızın hayaliydi bu. Hem stand hostesliği yapacak hem de şirketi tanıtacaktım. Havalarda uçuyordum.
Akşam eve geldiğimde aileme olanları anlattım.
"Hayır nişanlı bir kız on beş gün oralara gidemez!"
Babamın yanıtı kati ve kesindi. Hayallerim yıkılmıştı. Hiç itiraz etmeden odama çekildim. Ne hayal kurdum ne de kızdım. Öylesine yatağımda oturdum boş boş duvarlara baktım. Hayallerim artık yok olmuştu.
İki dünyanın arasında debelenip duruyordum. Neydim ben? Türk mü? Alman mı?
Hiç ağlamadım!