Uzun rotaların kalbi Akdeniz; Sahra altı Afrikası Orta Asya Asya Pasifik ve Amerika kıtası gibi birbirlerinden uzak bölgeler arasındaki kültürel değişim ve etkileşimlerin sembolü olmuştur. Bu ise yaşadığımız tarihsel anın sorumluluk ve ödevinin Akdeniz'in çocukları nezdinde kolektif bilincin sürekli yenilenmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Bu ihtiyaç gerek günümüzdeki değişimleri anlama araçları gerek özgürlük hoşgörü ve sürdürülebilir barış değerlerini öne çıkaracak etkileşim mekanizmalarını anlamak gerekse Akdeniz havzasının kuzeyli ve güneyli çocukları ile ilgili meseleler açısından son derece önemlidir. Bu öneme binaen Türkiye Arap dünyası ve Afrika'daki konumunu geliştirmek için 90'lı yıllardan bu yana ciddi çaba harcamaktadır. Yaşadığı deneyim boyunca Türkiye kimi zaman önemli başarılar elde ederken kimi zaman da bu açılımını sıkıntıya sokan başarısızlıklara uğramıştır. Ankara'nın son yıllardaki Arap coğrafyasına yönelik dış politik yaklaşımlarının başarıya ulaşması için Türkiye'nin bölgeyi tanımaya dönük çabalarını ikiye katlaması gerektiği görülmektedir. Nitekim Suriye krizi Türkiye'nin Arap coğrafyasıyla entegrasyonunda karşılaştığı ve gidişatın kendi iç güvenliğini tehdit edebilecek bir noktaya ulaşabileceğini öngöremediği bir olay olmuştur. Öte yandan bölgenin jeopolitiği Türkiye'nin Mısır gibi önemli Arap ülkeleriyle ilişkilerinde dengeli davranmasını gerekli kılmaktadır. Aksi takdirde Türkiye'nin Sahra altı Afrikasına yönelik açılımı açısından ciddi engeller var olmaya devam edecektir.