"Buraya ilk kez o sonbahar günü gelmiştim. Koskoca aile olduğumuz o son gün! Yumuşak yataklardan kaldırıp da bu sert toprağa yatırdığımız gün. Omzuna tek bir toz değmesin diye titrediğim adamıma 'nefes almasın bir daha ayaklanamasın' diye üzerine kat kat toprak attığımız gün. Sanki evsizmiş gibi seveni yokmuş gibi onu buraya bırakıp da kaçtığımız gün."
Gina eşinin ölümünden sonra yakalandığı kendisi gibi değişik bir hastalığı atlatmaya çalışırken kızlarının anılarıyla baş başa kaldı. Kızları İzmir'i terketmiş olmalarına rağmen o sevdiği adamına şehrinden vazgeçmedi.
Ancak hayat Gina ve kızlarını kaygan bir virajda tekrar buluşturdu. Yara almadan eskiden olduğu gibi devam etmek ne kadar mümkündü? Ya da sağlıklı bir yaşamda olduğu gibi hastalıkta da fark yaratılabilir miydi?