Toplumsal alanın çoğul niteliğine itiraz etmek güçtür. Kültürlerin özgünlüklerinin yaşatılmasına ve geliştirilmesine karşı olmak da kabul edilebilir değildir. Böyle olmakla birlikte kültürlerin tanınması siyasal bir söylem olup farklılıkların siyasal sistemde temsillerini içerir ve toplumsal-siyasal yapının yeniden biçimlendirilmesini ifade eder. Bu bakımdan çok kültürcülük modernizm ve modernite eleştirisinin ötesine geçen toplumsal ve siyasal sistemin yeniden üretilmesini içeren/dayatan bir projedir. Modern dönemin bütün kurumlarını yerinden edebilecek bir potansiyele sahiptir. Böylesi bir proje özünde bir varsayıma dayanmaktadır: Farklılıkların tanınması toplumsal bütünlüğü pekiştirir.
Oysa gerçekte böyle midir? İşte bu eser sadece Batı ülkelerini değil Doğu ülkelerini de kapsayan örnek çalışmalarla bu sorunu ele almaktadır.