"Geceyi seviyorsun ve yıldızları; keşke şampanya tadında içmeyi başarabilseydin şarabı.
Gerçekler gömüyorsun geçmiş zamana. Oysa ağacın kökü gizlense de dipdiri yaşıyor kendi toprağında.
Yüreğine çarptıkça kırgınlığım kinleşiyorsun. Kaçar gibi yapıyorsun daha uzaklara. Bilmiyorsun sanki nefretin aşkla paralel yürüdüğünü o yolda.
Gün sonunda öfkenden hayaller yakıyorsun kendi ateşinle. Beni yakıyorsun ?yan' diye diye. Ateşle oyun kurma küller için bir kıvılcım da bırakmaz sonra sana.
Meltem olduğumu hissettiğinde inadına poyraz oluyorsun. Sıcak ve sert vuruyorsun hasrete. Yapma öperken ısıracağın günler çok var daha.
Taşlar koyuyorsun üst üste. Koyduğun gibi yıkılan yıkılana. Uymayan taşlar değil anlamlarını yıkan göz gözü görmeyen yanlış zaman.
Karakterler deniyorsun üzerimde. Yakışsa da yakışmasa da en beğendiğinle yaşatıyorsun beni. Sen tuzu şekerle azalttığını sansan da şekeri tuzla azaltıyorsun aslında.
Belki de bu sebeplerle ne zaman sana gelsem sen bana gelmiş oluyorsun. Bu yüzden de bir türlü kavuşmayı beceremiyoruz seninle"