Surlarda açılan gedikten sızan sabah güneşi Dukas'ın yüzüne vurunca kan ter içinde uyandı. Gözlerini açınca evinde olduğunu fark etti. "Rüyaymış rüyaymış!" diye sevinç çığlıkları attı. Halbuki daha birkaç saniye önce o ejderha gözler gördüğü son şey olmuş ve cansız bir şekilde yere yığılmıştı. "Allah'a şükür!" diyerek derin bir "Oh!" çekti. Aslında daha önce aldığı haberlere göre surların fazla dayanacak gücü kalmamıştı. Gördüğü kâbusun gerçeğe dönmemesi için; kalkıp bir an önce çalışmaya devam etmeliydi. Ancak açlık hissi yeniden hatırlattı kendini. Elini masanın üstündeki yarım kalan somuna uzattığında yeniçerinin korkunç yüzü bu kez hayalinde canlandı. Elini hemen geri çekti somunu almaya cesaret edemedi. O korkuyu yaşamaktansa aç kalmaya razı oldu. Yüreğini lime lime eden bu korku buralardan gitme fikrinin buralarda kalmaktan daha cazip görünmesine neden oldu.