Tolga Aydoğan Son İstasyon'da yer alan öykülerinde sıradan insanların kalplerinde yaşattıkları o sıcak aşkları savrulmaları kaygıları ve kimi zaman kendilerinden bile sakladıkları sevinçleri korkuları dile getiriyor. Şehrin içinde görmezden gelinen kaybolan küçük insanların büyük hayallerini taşra havasını teneffüs edeceğiniz samimi öykülerle karşınıza çıkıyor. Herkesin mutlaka kendinden bir şey bulacağı iç dünyanıza yapacağınız bir yolculuk bu kitabın sayfalarında cümlelerle somutlaşarak düşlerinize sesleniyor.
***
"Karşısında göl... Karanlık. Ay ılgım salgım bulutların arkasına gizlenmiş gönlü olup didarını gösterse az biraz parıldayıverse ışıltısı yaban otlarının altına gizlenen paslı raylara vurup elmas gibi parlatacak. Az önce yağan yağmurun soğuğu çöreklenmiş geceye. Durmanın imkânı var mı bu yalnızlığa terk edilmiş istasyonda.
(...)
"'Memlekette kaçacak yer mi kaldı Zübeyde?' 'Benim aklım ermez Kadir. Cepheden uzak olursak canımız da güvende olurmuş diyor babam.' Gülümsedi Kadir: 'Memleket güvende değilken insan kendi güvenliğini nasıl bu kadar düşünür!' Zübeyde haz etmedi bu cümlelerden. Astı suratını. 'Sen gidersen bende cepheye giderim Zübeyde!' Yürek kalkınlığıyla: 'Ya biz ne olacağız?' 'Ya memleket?' Sustu. Uzun uzun baktı Zübeyde. Kadir'in gözlerine baktı. Gözlerinin içindeki karanlığa... Belirsizliğe..."