1876 yılı baharında gayrimeşru bebeğimi doğurmak üzere evin erkeklerinden habersiz Büyükada'ya gönderildim. Yanıma Bedriye Kalfa'yı verdiler. Evin kadınları baba ve ağabeyime küçük bir hikâye takdim ettiler. Para kazanma hırsıyla yaşayan babam yokluğumu dikkate alacak vaziyette değildi zaten. Sadece ağabeyim bir süre uzaklarda olacağımı duyunca şaşırmış. Sofrada kızılcık hoşafını kaşıklarken bir an donup kalmış. Ona öyle anlatıldığı üzere güya talihsiz bir kaza neticesinde saçlarım tutuşup yandığından Bedriye Kalfa ile halamın Beyazıd'daki konağına gideceğime bu sayede kendimi biraz olsun toparlayacağıma inanıvermiş. Böyle başlıyor Gözyaşı Konağı. Gencecik bir kadın karnında bebeği kederli ve mağrur adaya geliyor. Kaderden ayıp arayan gözlerden hayata hükmeden erkeklerden uzağa... Bir yanda ahlâka hürmet ve fikri mukaddes masalları diğer yanda kıpır kıpır hürriyet meseleleri... Şebnem İşigüzel neşeli aşk dolu hayat dolu bir romanla yeni bir ses katıyor sesine... edebiyata...