Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde bir dağ köyünde yoksul bir nine yaşarrnış. Bu kadıncağızın yetişkin bir oğlu varmış. Adı Can Ali'ymiş başının kelliğinden ötürü ona Keloğlan derlermiş.
Keloğlan sabahları erkenden kalkar baltasını kapar ipini beline dolayıp dağa gidermiş. Sonra da kestiği odunları kasabaya götürüp satarmış. Eşeği olmadığı için odunları sırtında taşırmış. Bir oduncunun eşeği olması gerekir. Gel gör ki ana oğul ellerine geçen parayla karınlarını zor doyururlarmış.
Keloğlan birgün gene dağa çıkmış. Yüksekçe bir ağaca çıkmış. O sırada gökte bir atmacanın bir güvercini kovaladığını görmüş.
Bu ak bir güvercinmiş. Atmaca yetişip bir pençe atınca güvercinin kanadı incinmiş...