Sakin küçük bir şehirdi Trieste. Trafik yavaş seyrediyordu. İnsanlar kurallara uygun hareket ediyorlardı. Başlarına kasklarını takmış spor kıyafetler giymiş kız erkek pek çok öğrenci okullarına mobiletleriyle gidip geliyordu. Yollarda saçları pamuk gibi ağarmış ellerindeki ketenden yapılmış alışveriş torbalarıyla yavaş adımlarla yürüyen yaşlılar göze çarpıyordu.
İtalyan marketleri taze sebzelerle ve birbirinden lezzetli meyvelerle doluydu. 'La Macellaria' adı verilen ve Türkçe'deki karşılığı kasap olan küçük dükkanlarda satıcı-müşteri arasındaki samimi sohbetlere şahit olunuyordu. Ekmek 'İl Forno' adı verilen fırından sıcak ve taze olarak alınıp yeniyordu. Çeşitli tarzda yapılmış ekmeklerin kokusu alçak eski taş binaların yer aldığı dar sokakların rüzgarlı havasına yayılmıştı.
Sonbahar bitmiş olmasına rağmen hava hâlâ çok güzeldi. Kış başlamadan önce geçirilen sona kalmış en güzel günlerden biriydi. Deniz kenarındaki park ve yürüyüş yolu epeyce kalabalıktı. Bebek arabalarıyla dolaşan anneler köpeklerini gezdiren yaşlılar arkadaşlarıyla birlikte okula giden öğrenciler göze çarpıyordu..