Kâinâta bir nur doğdu. Yeryüzü O'nunla aydınlandı. İnsanlık O'nunla şeref kazandı. İnsanlığın ferdî ahlâkî ve içtimâî ulaşabildiği en doruk noktada O -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vardı. O Nur Nebî'nin muhabbeti bütün mahlûkatın varlık şifresi oldu. Karanlık dünya karanlık hayatlar O'nun nûr hâlesi ve nûr şûlesi ile aydınlık şafaklara döndü.
Âlemlere O geldi iyi ki geldi... HOŞGELDİ!
O'na en ulvî salat ve selam... En güzelinden sonsuzca...
O ki alnındaki nûru insanların yüreklerine dercetti. Susuz çöllerde parmaklarındaki pınarlardan akan feyizli sulardan güller yetiştirdi. GÜL; O'nun simgesi kâinat yanağının gamzesi oldu. O müslümanların en nefis cennet râyihaları saçan hiç solmayan gülüdür...
O En Sevgili'nin En Sevgilisi... Canların Cânı Gönüllerin Sultânı...
En güzel sevgiler O'nda odaklandı. Her güzellik en kâmil mânâda O'nda toplandı. O ahlâkıyla hayâtıyla gelmiş geçmiş insanların en mükemmeli idi ve daha O'nun gibisi gelmeyecek. O vahiyden süzülen genç «Emin»ce büyüdü hep «Hilm» sergiledi. Hayata en yaşanılır ulvî kaideler yerleştirdi. O her hâliyle «en güzel model insan»dı.
O Rabbine ne güzel bir kul idi. Biz her güzel işi O'ndan öğrendik. O kâinâtın en güzel kulunu kul Peygamberini tanımalı O'nun hayatıyla bütünleşmeliyiz. Çünkü O hem ferdî hem sosyal hayatın kahramanıdır. Bugünü O'nun ölçüleriyle şekillendirmeliyiz ki hayat yeniden canlansın mutluluğa kansın huzura doysun.
O bize Cenâb-ı Hakk'ın en muhteşem ikrâm-ı ilâhîsidir...
O'na hasretiz...