Erich Fromm refah toplumunun insanını homo consumens olarak tanımlar. Bu yeni insanın dini tüketim mabetleri ise alış-veriş merkezleridir. Modern insan kendisiyle baş başa kalmaktan korkmaktadır. Bu nedenle ya işle ya da eğlence ile meşguldür. Her iki durumda da ekonomik bir eylemde bulunur; iş yaparken üretir eğlenirken tüketir. Eğlenceden alınan zevk harcanan paranın miktarıyla ölçülür. Homo consumens için her şey tüketim ürününe dönüşür. Bu insan kültürü yaşamaz tüketir kitapları okumaz tüketir.
Modern insan kapitalist üretim sisteminden dolayı korkak ve yabancılaşmış hale gelmiştir. Kapitalist sistem bireyin içinde kendini aciz hissettiği ekonomi ve bürokrasi devlerini yaratmıştır. Bunun sonucunda bireylerin toplumsal hareketlere aktif katılımı azalır. Bireylerin kapitalist toplumdaki başarısı sistemle uyumuna ve beklendik biçimde "evet" ve "hayır" diyebilmesine bağlıdır.
Hümanist ve bütüncül bir sosyal bilim paradigması geliştirmeye çalışan Fromm hayatını modernitenin sorunlarını anlamaya ve bu sorunlara çözümler bulmaya adamıştır. Modern insanın bunalımının psikolojik sosyolojik ve antropolojik temelleri üzerinde durmuştur. Modernitedeki yabancılaşma sorununun çözümünü insanın içsel aydınlanması ile toplumun bilim teknoloji ekonomi ve siyaset alanlarındaki köklü dönüşümünde görmektedir. Dönüşümün iki ön koşulu; din felsefe ve bilim çevrelerinin işbirliği yapmaları "hakikat"e ve insan doğasına uygun bir rasyonelliğin benimsenmesidir.
Bu kitap sosyal bilimcilerin toplumsal hayatın gözlemcisi olmaktan öte insani sorumlulukları olduğunu hatırlatan Fromm'un sesini kalıcı kılma çabalarına bir katkıdır.