Güzel bir sabaha uyanmışlardı. Çocuklar okula büyükler işlerine gidiyordu. Gökyüzünde parlayan mucize bir ışığın yaşayan her şeyi yok edeceğini hiç kimse tahmin edemezdi...
"Sanki dolu sağanağı başlamış gibi evimizin duvarlarına hızla irili ufaklı bir şeyler acımasızca çarpıyordu. Penceremin üzerindeki cam kırılmış odamın içerisi cam kırıkları ağaç dalları taş toprakla dolmuştu. Bir müddet hiç kıpırdaman öylece yattık. Annem dizlerinin üzerine doğruldu üzerimdeki cam kırıklarını temizleyerek beni koltuk altlarımdan tutarak kaldırdı. Hala şok durumundaydık ne yapacağımızı şaşırmıştık. Yavaşça doğruldum dizlerimin üzerine birbirimize anlamsızca bakıyorduk. Acımasız cehennem tiyatrosunun senaryosunun sahnesini bilmeyen oyuncular gibi ne yapacağımızı ne söyleyeceğimizi bilemiyorduk. Annem iki eliyle başını tutuyor. "Eyvah Natsuki Natsuki aşkım!" diye bağırmaya başlamış delirmiş gibi çaresizce odada bir o tarafa bir bu tarafa koşturuyordu. Annemin bu halini gördüğümde babama bir şey olduğu kaygısıyla ağlamaya başladım ama bugün benim doğum günümdü."