Bir "Ulus" olmak bir ulusun "Ulusal takımı" olmak ya da bu ulusal anlayışın pekleştiği takımın bireyi olmak ...
Onunla sorumluluk almak onunla üzüntü ve sevinç duymak ama hangi koşullarda olursa olsun onur duymak ...
Bu "ulusal kimlik" içinde "Seyirci" olarak tabir edilen "taraftar" arasında bulunmak da bizi bu kimlik dışında bırakmaz. Ülkenin her yöresini işgal kuvvetleri kontrol altına almış. Ordu ve güvenlik güçleri silahtan arındırılmış işgalci her ülke kendi kuvvetleri özel mahkemeleri ile baskı ve zulümle halkı inletiyor. İşgale karşı çıkanlar özel kurulan müttefik hapishanelerinde işkenceden geçiriliyor. İşgal kuvvetlerine karşı çıkan teşkilat kurarak Anadoluya silah ve asker kaçıran yurtseverler bağımsızlık mücadelesini canları pahasına sürdürüyorlar.
Gizli teşkilatların içinde her kesimden yurtsever var. Asker ve sivil bu mücadelede omuz omuza savaşıyor. Milli mücadelenin bu ilk safhasında gençlik ve spor kurumları da bu bağımsızlık savaşından soyutlanmıyor ve üzerine düşen görevi yerine getiriyor.
Fenerbahçe bu mücadelede hem Anadolu kapısında yer alması hem de kitlenin kulübü olması nedeniyle önemli bir yere sahip. Günü geldiğinde futbolcular kramponlarını çıkarıp postallarını giyiyorlar. Formaların yerini kaput sahaların yerini cepheler alıyor... Artık Fenerbahçe yok vatan var... Müdafaa hattı kurulmuş ve hücum eden düşman kuvvetlerine karşı Fenerbahçeliler diğer vatan evlatları ile ön saflarda çarpışıyor. Kimi süvari kimi piyade kimi denizci kimi de havacı. .. Bazıları korkusuz gerillacı...
Bu kitap sadece spor takımı olarak Fenerbahçe'yi değil tarihsel kimliği ile Fenerbahçe'yi anlatıyor.