Bahçeye çıktığımda bütün hizmetçileri başımdan kovmuştum yalnızlığımla konuşacakken bahçedeki gülleri gördüm bahçıvanı oradan uzaklaştırıp en yalnız gülün yanına gittim ve sohbet ettim onunla ben konuştum o dinledi.
"Biliyor musun yalnız gül Benim doğduğum yerlere her gün yağmur yağardı. Ve orada hiç arkadaşım olmadı. Sonra babamın emriyle ortası duvarlarla ikiye bölünmüş bir ülkeye taşındık."
Yalnız gülden çıt çıkmıyordu. Beni dinliyor olmalı diyerek devam ettim konuşmaya. "Burada da hiç arkadaşım olmayacak zannederken Tanrı bana birbirinden iyi dört arkadaş nasip etti. Onlara o kadar alıştım ki kimi zaman bana ailemden bile daha yakın oldular. Ve daha güzeli hayatımda gördüğüm ve görebileceğim en güzel kızla karşılaştım Olga'yla. Kendisini sevdiğimi söyledim beni kabul etti hayatına o da beni çok sevdi. Her şey o kadar güzeldi ki sadece aklımdan bir kere geçirdim acaba bu güzel günler bir gün biter mi diye geçirmez olaydım buraya taşındık sonunda. Her şeyim orada kaldı yalnız gül. Ne kadar üzgünüm bir bilsen."
Yalnız gülden yine cevap gelmeyince onun başını ağrıttığımı düşünerek odama doğru geri döndüm eskimiş adımlarla. Bahçedeki gülle konuşurken kendimi Küçük Prens'e benzettim. "Galiba ben de yapayalnız bir gezegeninin ortasındayım ve kimsesiz bir çiçekle sohbete muhtacım."