İbrahim Bin Ethem Allah yolunda tacını tahtını bırakan bir alim ve evliyadır. Bir gece tahtı üzerinde uyuya kalmıştı. Bir gürültü ile uyandı. Tavan sallanıyordu. Seslendi: "Kim o?" Damdaki "Tanıdık biriyim devemi kaybettim onu arıyorum" dedi. İbrahim Ethem "Hey şaşkın ne diye damda arıyorsun? Damda deve mi olur?" deyince damdaki kişi "Ey gâfil sen Allah'ı altın taht ve süslü elbiseler içinde arıyorsun. Damda deve aramak bundan daha mı garip?" dedi. Bu sözlerden sonra kalbi Allah aşkı ile yandı ve şimdiye kadar yaptığı bütün günahlara hata ve kusurlara tövbe etti.
Sarayını tacını ve ailesinin terk etmesine neden bir başka olay da şöyle gelişmişti; Bir gün sarayda bir ziyafet veriliyordu. Devlet adamları yerlerini almış hizmetçiler servis için emir beklerken oldukça heybetli biri çıkageldi. Ne askerlerden ne hizmetçilerden hiçbir kimse ona sen kimsin burada ne işin var? deme cesaretini gösteremedi. Bu heybetli kişiye ancak İbrahim Ethem soru sorabildi: "Ne istiyorsun?" Heybetli kişi: "Bu handa konaklamak istiyorum." dedi. İbrahim Ethem; "Burası han değil benim sarayımdır." diye cevap verdi. O kişi "Peki bu saray bundan evvel kimindi?" diye sorunca İbrahim Ethem; "Babamındı!" dedi. Gelen kişi; "Ondan önce kimindi?" diye tekrar sordu. İbrahim Ethem; "dedemindi!" dedi. Adam tekrar; "Ondan evvel kimindi?" diye sorduğunda İbrahim Ethem; "Filan oğlu filanın!" cevabına o zatın; "Bunların hepsine ne oldu?" sorusuna İbrahim Ethem; "Öldüler!" cevabını verdi. Gelen heybetli adam; "Bu nasıl senin sarayın ki biri gelmeden biri gitmede?" diyerek geldiği gibi geri çıktı. İbahim Ethem adamın peşindek koşup durdur ve sordu; "Sen kimsin?" 0 heybetli adam yanıtladı: "Ben HIZIR'ım." dedi.