Kazananların yazdığı tarih kitaplarına ancak aptallar inanır dedi adam. Ve tarihin izini sürdü hiç durmadan. Sizin kahraman olarak gördüğünüz askerler siperde titriyorlardı korkuyorlardı acı çekiyorlardı. Birileri masa başında oturup savaş oyunu oynarken onlar aç ve susuzlardı. Kurşunlar yağmur gibi düşerken ölümün ardındaki cennetle avutuluyorlardı. Hıristiyanlar da Müslümanlar da Yahudiler de cennet için savaşırken dünyayı birbirilerine cehennem ediyorlardı.
Aslında insanların öldüğü hiçbir savaş kazanılmamıştı. Ki savaş en çok kadınları yaralardı. Yara ölümden beterdi. Çıldır Gölü'ne kurban diye sunduğu eşini ve kızını düşünürken; üç oğlunu üç ayrı cepheden beklerken Yeter Kadın da yaralıydı. Ve beklemek korkunç bir idam yürüyüşüydü kimi zaman...
Yıl 1915'ti. Dünya hiç görmediği bir cehennemi yaşıyordu. Doğu'da Türkler ile Ermeniler yaka paça olmuşlardı. Ölümler ve sürgünler durmaksızın yaşanacaktı.
Onlar aynı köyde masallarla büyümüş acılarla yaşamış ve mutlulukla ölmüştü. Çünkü onları sevdiklerine ancak ölüm meleği götürebilirdi.
Dünyada aşk o günlerde bir Türk ve bir Ermeni için cennet ve cehennem kadar uzaktı. Aşur ile Lena bunu bilmiyorlardı. Öğrenmeleri 86 yıllarına mal olacaktı.
Bu kitap kazananların değil kaybedilenlerin tarihine dairdir. Çünkü hiçbir tarih kitabında onlar yoktu.