Hayat yalnızlıklardan oluşur...
Sonuçta öğretmenler Uranüs'ten gelmedi. Onlar da insan. Onlar da mutlu olmak istiyor. Aşkı onlar da merak ediyor.
Merak etmeseler dizi seyretmezlerdi. Ama seyrediyorlar. Kendi aralarında konuşurlarken duyuyorum. Sürekli olarak dizi karakterlerini ya da evlilik programlarındaki tipleri çekiştiriyorlar.
Herkes mutlu olmak istiyorsa neden peki bu ikiyüzlülük?
Neden sanki mutluluk ya da aşk ya da dostluk hiç derdimiz değilmiş tüm derdimiz hücrelerdeki mitokondri lizozom ve plastitlermiş gibi davranmak zorundayız? Neden kurbağanın solunum sistemini öğrenmek zorundayız?
Anlaşılır şey değil!
Ne okul arkadaşları ne de ailesiyle aidiyet bağı kurabiliyordu. Düşle gerçek arasında bir başka gezegende yaşıyordu. Fırtınalar koparmak isterken sessiz varlığını hissettirmek isterken görünmez sevilmek isterken hırçın...
Çağdaş edebiyatımızın dikkati çeken yazarlarından Neslihan Acu ilk gençlik romanında yalnızların dilinden konuşuyor. Sistemin hoyratça kenara ittiği gençleri özenli dokunuşlar ve etkileyici ifadelerle sarmalayan yazar başrolü hak edene veriyor. İlkgençliğin doğal hüzünlerini dış etkenleri ve gelecek kaygısını anlatıyor. Yaşamın sert köşelerini törpüleme gereksinimi duymadan tüm gerçekliğiyle gözler önüne seren roman körpe hayallerle umudu büyütüyor.