Sanatın ve sosyolojinin ruh hali diye adlandırdığım bu yazılarda görüleceği gibi bir dönemin siyasi estetik ve ekonomik olduğu kadar tarihi tartışmaları da var. Burada söz konusu edilen yine sanat ve sosyolojinin krizinin ardındaki birliktelikleri ve yatay geçişleri bulmaktır. Husserl'in bir Avrupa krizi olarak ortaya koyduğu kriz burada sosyal bilimlerin sanatların krizi olarak ele alınmaktadır. Kriz kelimesi aynı anda bunalımı ve bunalıma çareyi işaretlemektedir. Çareler aranmaktadır. Söz konusu olan çarelerden birisi de sanatın ve sosyolojinin birlikteliğine bakmaktır. Sosyoloji ise en genel ve eski anlamında kullanılmakta böylelikle felsefeyi de tıpkı içinden çıkmış olduğu bir dal olarak içinde barındırmaktadır: Burada Avrupa krizi Derrida'nın Husserl'den yola çıkarak ele aldığı krize benzetilebilir. Avrupa merkezciliğin ve Avrupa'nın krizi aynı zamanda Avrupa modernliğinin ve disiplinlerinin de krizi olarak karşımıza çıkmaktadır. Modern bilimsel Avrupa öznelliği ve kültürü başından beri krizini kendi içinde yaşamaktadır. Bilimlerde olduğu gibi sanatlarda da bunu şiddetle hissetmedik mi?