Hamdi ise ikide bir değişen güz mevsimleri gibiydi. Gözleri geleneksel hurafelerle dolu bir ailede açıldığından dolayı beyninde sürülüp işlenmeye değer bütün alanlar hurafelerce işgal edilmişti. Ne zaman hurafelerin aşina sesini duysa gözü hiçbir şey görmeyip kendinden geçiveriyordu. Bir de Hamdi Bey'e göre hayat bir tür ezberdi. Ne zaman bir şey sorulsa hep başkalarının yüzyıllar öncesi söylediklerini aktarıyordu. Bu bakımdan çok az ümit olan klinik bir vakaydı. Ama öte yandan da hassas paylaşmayı seven bir tür samimiyet anıtıydı da...