İkinci Dünya Savaşının bugünün karışıklığında ve dertlerinde doruğuna ulaşan uzun tedirgin dolaşma yılları başladı. Öldürücü korkular yaşadım işkencelere uğradım hapis yattım; hayvanca açlıktan pislikten ve soğuktan memurların aptalcasına taşyürekliliğinden ve görünüşte anlayışlı örgütlenmiş bir dünyanın temel ilkesi olan kargaşadan çekmediğim kalmadı: Kafka'nın o alacakaranlık gölgeler ülkesi kişinin her zamanki günlük gerçeği olup çıkmıştı. Bir gün bana şöyle dediğini hatırlıyorum: "Kulakların belli bir öykü için olgunlaşması uzun yıllara geçmesini gerektirir çoğu kez. Ama insanlar - anamız babamız genel olarak sevdiğimiz ve korktuğumuz her şey - biz onları iyice anlayamadan ölmek zorunda kalırlar." Yine Franz Kafka'nın sesini işittim yazanesini mamasını pencerenin gerisinden de o eski Prag oteli Zum goldenen Fassan'ın sarı duvarını gördüm.