" Kültür insana ve topluma düşünme biçimi kazandırır. Eğitimin ana görevlerinden biri bu düşünme biçimini genç kuşaklara aktarmasıdır. Ancak evrensel düşünme biçiminin küreselleşme çağında yaygınlaşması ve Batılı dünyanın egemenliği nedeniyle toplumların kültürleri ortadan kalkmakta veya en azından bu kültürlerin içi boşaltılmaktadır. Bu nedenle bu çağın eğitiminin hem temel aldığı düşünce biçimi hem de insanlarda hedeflediği düşünme biçimi evrensel olandır. Ancak bu evrensel kavramının "bütün insanlığı ilgilendiren" anlamında değil Batı düşünme biçiminin tutsağı veya o düşünme biçimine bağlı anlamına geldiğini belirtmek gerekir."
"Tarih insanlara değişmez gerçekleri öğretir. Bu nedenle en tarihî eser olan insanın tarihi bize öğretmiştir ki kendi insanına bir düşünme biçimi vermeyen ülkeler egemen ülkelerin düşünceleriyle biçimleneceklerdir. Eğitimini özgünleştirmeyen toplumlar özgürleşme sanrısıyla yok olacaklardır. Zaman ilerledikçe hayatın biçimi değişecek ve değişen hiçbir zaman insanın özü olmayacaktır. Ve tarihin öğrettiği son gerçeğe göre asalet her zaman ahlakın çocuğu olarak kalacaktır. Bu tarihi gerçekler eğitimin sanılandan daha ciddi önemli hatta hayati bir mesele olduğunu göstermektedir. Ancak bu gerçeklere rağmen Türkiye'nin varlık paradigmasını egemen Batı'nın kalbine prangalaması da tarihsel gerçekliğin hüzünlü yanını oluşturmaktadır. Bu durumun doğal gerekliliği eğitimin ilk el atılması gereken alan olduğudur."
"Eğitim ile kültürün aynı işlevi görmesi her ikisinin de önceliğinin ahlak olmasından kaynaklanmaktadır. Ahlak ortadan kaldırıldığında eğitim de ortadan kalkmış demektir. Çünkü insanlık ahlaktır. Meslekileşen eğitim sistemleri ahlakı sadece bir ders hâline getirmekle insanı mekanikleştirmekte; o insan da hayatı mekanikleştirmektedir. Bu nedenle eğitim bir ahlak zeminine oturtulmalıdır. Ancak o zaman bir insan yetiştirme sisteminden bahsetmek mümkün olacaktır."