1960'lı ve 1970'li yıllar boyunca akademinin düşüncenin ve kültürel ürünlerin merkezinde sınıfsallık meselesi bulunurken 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren sınıfsallığın yerini kimlik kavramı etrafındaki çözümlemeler almaya başlayacaktır. Bu da genellikle sentetik çözümlemeleri ve geç farkına varmaları beraberinde getirir. 1960'lı yılların sonunda Kemalizmin en merkezi yerinden Kemalizm eleştirisi yapanlara yaylım ateşi açanların 1980 sonrası dönemde Kemalizm eleştirisini koro halinde gerçekleştirmeye başlamaları bu durumun en belirgin göstergesidir. Belki de Türk aydınının en temel karakteristiği bir koro gibi aynı dönemde aynı şeyleri savunmaktır. Ara ara beliren aykırı tipler ise büyük tepkiyle ya da aşağılanmayla karşılaşır. Hal böyle olunca da ortaya bütünlüklü bir Türkiye Cumhuriyeti tarihi konulabilmesi zorlaşmıştır. Kurtuluş Kayalı bu fasit daireyi kırmak isteyen birkaç entelektüelden birisidir. İnsanların biraz da geç fark ettikleri belki de okuduklarını oldukça geç anladıkları doktora tezinde 1970'li yılların siyasallığının tahakkümünü kırabilmiş olması bu durumun en bariz göstergelerindendir.
Elinizdeki kitap 2016 yılı içerisinde emekli olan Kurtuluş Kayalı'ya armağan olarak hazırlandı. Aynı zamanda Kayalı'nın dünyasının kapılarını aralamaya yönelik küçük bir girişim olan bu çalışmanın onun eserleri üzerine çalışacaklar için küçük de olsa bir yol gösterici olması bizleri mutlu edecektir.