Sanayi devrimi sonrasında gelişen ve genişleyen küresel iş yapma anlayışına paralel olarak ortaya çıkan doğal (doğal çevrenin tahribi küresel ısınma vb.) ekonomik (gelir dağılımındaki uçurumlar yoksulluk vb.) ve kültürel problemler mevcut iş yapma anlayışının sorgulanmasını gerektirmiştir. Küreselleşme dinamikleriyle tanımlanan günümüz piyasa ekonomisi sürdürülebilirlik ve refah açısından sınırlandığı görüldüğünden bu durum sürdürülebilirlik olgusunu gün yüzüne çıkarmıştır. Buna göre işletmeler salt kar ve büyüme amaçlarının bir yana bırakarak sürdürülebilir bir çevre sosyo-kültürel ve ekonomik hayat için daha dikkatli davranmak zorunda kalmıştır. Nitekim uluslararası anlaşmalar yerel ve uluslararası toplumun duyarlılıkları bu durum artık işletmeler için bir zorunluluk durumuna gelmiştir. Yoğun rekabet baskısı altında bulunan günümüz işletmeleri hem kendi yaşamlarını sürdürülebilmek için yeni yollar arama çabasına girmiş hem de sosyo-kültürel ve ekolojik çevreyi gözetmek durumunda kalmışlardır.
Günümüz piyasa koşullarında işletmelerin hayatta kalmalarını sağlayacak en önemli faktör diğerlerinde önde olmalarıyla ilgilidir. Dolayısıyla işletmeler süregelen rekabet ortamında geleneksel yaklaşımların artık geçerli olmayacağının farkına varmasıyla yeni yaklaşımlara yöneldiği ve işletmeleri sürdürülebilir rekabet avantajı sağlayacak yeni yöntemleri bulmaya ittiği söylenebilir. Bu duruma paralel olarak literatürde işletmelerin sürdürülebilir rekabet avantajı sağlamasına yönelik farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Temel olarak işletme içi ve işletme dışı faktörlere odaklanan bu yaklaşımların ekolojik çevre ve yerel toplum gibi unsurları sistematik olarak kapsam dışında bıraktığını görmekteyiz. Bu nedenle çalışmada küresel iş yapma anlayışının ortaya çıkardığı sorunlara karşı alternatif bir anlayış olan yavaş işletmecilik anlayışı ele alınmıştır.