Modernleşme serüvenimizden bu zamana kadar eleştirellik Batı'nın müktesebâtına dair tutumlarda olabildiğince belirleyici olmuştur. Esasen bunu dönemsel bir durum olarak görmek lazımdır. Ancak bu eleştirellikle birlikte insai bir sürece de girmiş olduğumuzun farkındalığı gerekmektedir. Zira İslam dünyasının mevcut durumu çok hayati sorunlar karşısında Islam'ın bir paradigma olarak merkezde yer aldığı yeni önerilere ve üretimlere ihtiyaç duymaktadır. Bu durum bir yandan temel sorunlarımızla ilgili ilmi temelli inşai üretimleri gerektirmekte diğer yandan Batı ve kendi müktesebatımızı kritik etmemizi zorunlu kılmaktadır. Fıkıh ilmi İslam düşüncesi içerisinde geçmişten bugüne kadar çok önemli bir alanı kaplamıştır. Hatta halkın din algısında fıkıh neredeyse İslam tartışmalarının büyük bir yekününü teşkil etmektedir. Bu durumu gündelik ihtiyaçlar bağlamında normal karşılamak gerekir. Ancak fıkıh başta olmak üzere Temel Islam Bilimleri denilen tefsir hadis kelam tasavvuf gibi ilim dallarının yöntem ve içeriklerinin yeni bilgi ve birikimler çerçevesinde tartışılmaya ve analiz edilmeye ihtiyacı vardır. Bu bir yandan tefsir hadis fıkıh gibi ilimlerin çağdaş sosyal bilimlerle karşılaşmaları hem de her ikisinin karşılıklı katkılarının ortaya konulabilmesi acısından önem taşımaktadır. Zira sosyoloji felsefe gibi diğer sosyal bilimlerin de İslam bilimlerinin mentalitesi ve devasa birikimlerinden yararlanması soruInilarımızın çözümü açısından elzemdir. Elinizdeki kitap Fıkıh ve Post/Modern dünya arasındaki çok geniş bir alanda giriş mahiyetindeki tartışmaları içermekte olup çağdaş fıkıh ve sosyal bilim tartışmalarına bir katkı sağlamayı hedeflemektedir.