Edebiyat eseri estetik planda bağımsız bir varlık alanına ait imiş gibi görünse de onu algılanır kılan bir kültürün aynasında yansıyor oluşudur. Dil düşünce ve duyarlığın kendine özgü evreniyle irtibatsız bir edebiyat eseri düşünülemez. Bu da eseri onu ortaya koyan sanatçının ister istemez ait olduğu değerler alanıyla ilişkisi içinde kavrama zorunluluğunu getirir. Eser sanatçısından sanatçı her şeye kendisiyle anlam verdiği kültür evreninden değerler düzeninden bağımsız olamaz çünkü. Bu bağlantıların koparıldığı bir okuma biçiminin esere nüfuzu zorlaştıracağı belki de imkansız kılacağı ortadadır. Alim Kahraman deneme ve eleştiri yazılarıyla bu noktaya ısrarla vurgu yapmış bir yazar. Kendisi bu yaklaşım biçiminin belki sıkı bir teorisyeni değil ama kaleme aldığı deneme ve eleştiri yazılarına bu bakış açısı tamamiyle egemen. Yani kaleme aldığı metinlerin oturduğu çerçeve bu vurguyu zaten kendiliğinden yapıyor.