İnsan kendi aklı ve tercihleri doğrultusunda mı yoksa mensubu olduğu cemaatlerin ilke ve değerlerine müracaat ederek mi hayat tarzını belirlemelidir?
Toplumun en küçük yapı taşı cemaat mi yoksa birey midir?
Bireysel hakları esas alan bir toplumsal düzen mi daha sağlıklı bir yapıya sahiptir yoksa ortak bir iyi anlayışı etrafında örgütlenmiş bir toplum mu?
Bireyin hayat tarzını ve ilişkilerini kendi dilediği şekilde belirlemesi bireyin yalnızlaşmasına mı yol açar yoksa tam tersine çokkültürlü ve huzurlu bir sosyal hayatı mı temin eder?
Elinizdeki eserde liberalizm ve komüniteryanizm (cemaatçilik) düşüncelerinin birbirine zıt görüşleri üzerinden bu soruların cevabı aranmaktadır. Bu arayış esnasında Batı düşüncesinin son otuz yıllık dönemindeki en ilginç ve önemli ahlâkî tartışmalardan birisini teşkil eden birey ve cemaat arasındaki uyum ve gerilime de temas edilmektedir.