İnsana bir yaşam sunuldu ama insan yaşama dair hiçbir şey bilmiyordu. Acıyı kederi özlemi vuslatı aşkı sevgiyi mutluluğu hiç bilmiyordu neyle karşı karşıya kalacağını da bilmiyordu. Ancak o andan itibaren insan için korkunç bir yüzleşme gerçekleşti. O yüzleşme o gerçek neydi biliyor musunuz? Nefes aldığın yaşama devam ettiğin sürece yaptığın yaşadığın her şey ama her şey senin eserinden senin seçiminden senin kaidenden ibaret kabul edildi. Yani diğer bir değimle sana senden dahi iyi biri sana senden daha kötü biri de yoktur tabiatına sığdırıldı.
Ve gerçeğe dönüp baktığımda yaşama devam edilen o lahzada öyle ki hiçbir söz kalmamıştı.
Gördüklerim duyduklarım ve bir bir sessizliklerin ardına sığınan çığlıklar vardı. O gün bütün umutların ardında kalan o aldanışları bir bir her şeye ama her şeye haykırmak istedim. Ve o gün bütün umutlara acının en derinindeki o yıkılmışlıkları o bekleyişin tarifini sormak istedim.
Çünkü umut beklemeye o kadar alıştırır ki insanı sonra geriye dönüp bir bakarsın ki zaman aleyhine yıllar aleyhine ten de can da ömür aleyhine tükenmiş bitmiş. Ve işte o zaman anlarsın ki bir aldanış bin ah etmiş bir ömrü ziyan etmiş.
Ve yarına geleceğe bırakılan onca şey ne bana ne de bekleyişe ait değildi. Çünkü ya ben zamana ya zaman bana geç kalmıştı artık.