"Kapının önünde korkuyla ve dehşetle etrafı izlemeye koyuldu. Sonra çok ilginç şeyler oldu. Dehşet şeyler! Ne varsa O'nun hazinesinde bir bir çıkıp geldi yokluktan. Kün demişti çünkü. Hadi artık herkes hikâyesini alsın ve yola düşsün! Sanki ne zamandır bu emri bekliyorlarmışçasına her biri hikâyesini koltuğunun altına alıp koşmaya başladı. Gökler gök oldu sonra ve yerler de yer. Sonra hikâyeler bir bir dağıldı yeryüzüne. Kimi hüzün kimi umut kimi açık kimi sır olan hikâyeler. O nedenle bazen cennetin serinliğine düştü yolu bazen bir tufana. Bazen oturup Tanrı'nın yankılanan sesine kulak verdi Tûr Dağı'nda bazen de Cebrail'in sesi duyuldu Hira'da 'Oku!' diyen..."
Perde açılıyor ve dağların üstlenemediğine kimin talip olduğu gün yüzüne çıkıyor. Âdem'den başlayarak Habil'le Kabil'e Lût İbrahim Yunus Musa İsa Peygamberlere ve Hz. Muhammed (sav)'e iman ya da isyanla acı veya umutla sürüp giden her gün yeniden yazılan bir büyük hikâye... Bu hikâyede hepimiz varız!