"Hiç kimsenin bilmediği bir sırrı bilen bunun ağırlığı altında mumyalanmış bir bedene sıkışmanın çaresizliğini yaşayan birini gördünüz mü hiç? Beni görün! Feriha'm bu kimsenin bilmediği ve bilmeyeceği hadım edilmiş sırrın son tohumudur. Ben yeraltında sürünen solucanlar gibiyim. İncinir de bir yerimden kaç tekrar bölünürsem bölüneyim hemen kalanım canlanıyor. Ellerimle daha çocukken toprağı eşelediğimde topraktan çıkan solucanları minik odun parçasıyla bölüp de yaşadıklarını görünce hayata bakışım solucanlar gibi oldu. Ne kaybettiysem asla geri dönüp de bakmadım. Ölen parçamdan kendime yadigar da almadım"
"Fırtına başladığında gök gürültüsü değildi duydukları kanat çırpma sesiydi ama kimse anlam veremedi. Kara Kuş en siyah pelerinini giyinmiş kanatlarıyla kapamıştı küçük kasabanın üzerini ve kasabayı başka bir hayata götürüyordu. Kasabanın iri yarı insanları aileleriyle oturdukları sıcak yuvada kanat seslerini yıllar önceki o uğursuz geceye yorumluyorlar ama birbirlerine değil söylemek göz göze dahi gelmiyorlardı..."
Yazarın ilk romanı olan Ritmin Köpükleri; kendilerine çizilen sınırlardan kurtulamayan bir grup insanın kesişen hayatlarına sosyal ve psikolojik durumunlarına masalsı bir iklim yaratılarak değinen ezber bozan bir eserdir. Ayrı ayrı ritimlerindeki hayatlarının köpürerek taşması ve tesadüfen kesişmesi üzerine tüm bu insanların geçmiş ve şimdiki zamanları arasında kurulan yosun tutmuş sır köprülerinin birbiri ardına hızlı akıcı ve mucizevi bir şekilde yıkılmasını ve köpüren hayatlarının sırlar yüzünden çizilen sınırları aşmasını ve dinginleşmesini anlatmaktadır.