Pek çoğumuz çocukluk dönemlerimizde bazı duygularımızı kaleme almışızdır mutlaka. Ancak o eğreti kâğıtlara dökülen satırları bir gün vitrine çıkaracağımız aklımızın köşesinden dahi geçmezdi. Haksız da sayılmazdık hani hayatın karşımıza çıkaracağı sürprizleri nereden bilebiliriz ki?
Yazarlık davetiyemin Milliyet gibi bir büyük gazeteden gelmesi büyük bir onurdu benim için.
Zaman zaman Radikal Blog ve Hürriyet'in Yazarkafe'sine konuk olmak da ayrı bir güzellikti.
Gün be gün gelişen ve güzelleşen bir serüvendi yaşadıklarım.
Bir grup yazar dostumla birlikte çıkardığımız "Acımadı ki" adlı kitabımızın fuar ve imza etkinliklerinde koşuşturmak da çok keyifliydi ayrıca.
Okuyucularımın günden güne çoğalması hem motivasyonumu artırmış hem de çok mutlu etmişti beni.
Kazanımlarım mükemmel ötesiydi bana göre.
Klavye tuşlarında ürkekçe gezinen parmaklarımın bir gün bu denli arsızlaşacaklarını asla tahmin bile edemezdim.
Artık yazılarım arasında gül yaprağı kuruttuğum o dört ortalı defterlere ait değillerdi yani özel değillerdi. Bu anlayış çerçevesinde kaleme aldığım yazılarımdan bazılarını harmanlayıp yeniden derledim bu defa.
Özellikle de pek çoğumuzun anılarını canlandıracağını umduğum konuları cımbızladım. Kimi konularda başrolü kaptım kimilerinde figüranlık yaptım. Eski Türk filmleri iyi gelir bazen hani az biraz onların tadında... Bazen hüzünlendiren bazen de gülümseten öykülerin yanı sıra aşk meşk falan işte...
Umarım beğenirsiniz...
Arif Öğütcü