BİR TÜRK KÖYLÜ KIZI YUNAN KRALİÇESİ OLABİLİR Mİ?
Hüma Kurtuluş Savaşı'nın en çetin zamanlarında İzmir'de doğduğunda kaderi ona küsmüş onu kimsesiz ve biçare halde Gediz Nehri'nden Ege Denizi'ne sürüklemişti. Kimsenin beklemediği tahmin edemediği kadar parlak ama bir o kadar da acılarla dolu bir istikbal bekliyordu onu bu yolculuğun sonunda.
"Eğer bu savaşı kazanabilirse ne olacağını biliyorsun değil mi?"
"Ne olacak?"
"Bu ülkenin müstakbel kraliçesi olacaksın."
"Mevki veya makam umurumda bile değil. Sadece onun yanında olmak ondan hiç ayrılmamak istiyorum. Ben bu ülkenin değil onun kalbinin kraliçesi olmak istiyorum. Yalnızca onun kalbinin tahtında oturmak istiyorum."
"Onun kalbinin tahtında oturmanın yükü ağırdır kardeşim. O bir Veliaht. Bir gün kral olduğunda istediği her kadınla olabileceğini biliyorsun. Eğer onun yalnızca sana ait olmasını istiyorsan onu kendine şimdiden bağla. Çünkü bir erkeğin kalbine de ruhuna da asla güven olmaz."
"Ben onun kalbine değil kendi kalbime güveniyorum Elena. Ve kalbim bana onun asla benden başka bir kadını sevmeyeceğini söylüyor."