Bir gün kitap yazmaya başlayacağımı ve konusunun Cehennem olacağını hiç düşünmemiştim.
Bir Cuma günü okuyacağım hutbenin konusu ne olsun diye düşünürken bir anda aklıma cehennem düştü. Ama kaygılarım vardı. Çünkü yaşadığım toplumda insanlara hep cennetten Allah'ın rahmetinden bahseden hocaların fazlalığı endişelerimi biraz daha artırıyordu. Hutbeyi yaparken Allah'ın azabını cehennem ateşini nasıl anlatacağımı düşünmeye başladım. Çünkü yaşamadığım hissetmediğim bir şeyi nasıl anlatabilirdim. Ama birileri Allah'ın rahmetini harıl harıl anlatırken birilerinin de Allah'ın azabını unutan insanlara bunu hatırlatması gerekiyordu.
Bunun da en iyi yolu cehennemi insanlar ve cinler için yaratan Allah Teâlâ'nın Kur'an da tasvir ettiği şekliyle anlatmak olacaktı. Birileri Allah'ın azabının ne kadar şiddetli olduğunu anlarsa bu Allah'ın rahmetini yok saymak anlamına gelmez. Aksine sadece Allah'ın rahmetini anlatmak Allah'ın da bir de cehennem ateşi olduğunu unutmak anlamına gelecektir.
Cehennemin harareti geçici değildir. Bu ateş azap etmek için yaratılmıştır. Bu ateş insana dokundu mu geride bir
şey bırakmaz. Bu dünyaya bir amaç için geldiğimizi hiçbir zaman unutmamalıyız. Bu amaç yerlerin ve göklerin yaratılmasının da sebebidir. Bu amaca aykırı bir yaşantıya sahip olan cehennem azabıyla tehdit edilmiştir.
Bununla beraber Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ'nın insanlar için koyduğu kanunları vardır. İnsanların uyması gereken bu şeriatın helal ve haramları vardır. İşte her kim bu emirlere ve yasaklara uymazsa cehennem ateşiyle korkutulmuştur.