İçinde yaşadığımız 21. Yüzyılda şunu biliyoruz ki; sınırlar sistemler dengeler ve aktörler daimi artan bir ivmeyle hızla yer değiştiriyor. Ulusal ve uluslararası bu sistemler kimi zaman kendi içinde çoğunlukla birbiri ile sürekli bir çatışma halinde varlığını devam ettirme mücadelesi verirken sistemleri çevrelemesi gereken bireyler sistemler tarafından çevrelenerek yaşanan bu süreçlere yalnızca seyirci kalıyor. Siyaset dediğimiz olgu aslında canlı bir organizma gibi büyüyor siyasi aktör ve olaylardan beslenerek; içinde yaşadığımız "küresel köy" e nüfuz ediyor. Dolayısıyla küresel siyaseti evlerimizde iş yerlerimizde ve sokaklarımızda aslında tüm yaşam alanlarımızda hissediyor ve siyasetten yalıtılmış alan bulmakta zorlanıyoruz. Türkiye ise son 15 yıldır; doğudan batıya kuzeyden güneye aktif ve rasyonel bir dış politika anlayışını yeniden yapılandırma sürecinde. Tüm bu süreçte dünyada ve ülkemizde olup biten ya da süregelen olaylara ulusal ve uluslararası basının neredeyse tüm kanallarıyla ulaşabilmek mümkünken tarafsız kaynak paradoksuna düşmek ve bir taraf olmak an meselesi oluyor. Her ne kadar çok içimizde olsa da dış politika; bakmayı değil görmeyi okumayı değil anlamayı tanıklığı değil yaşamayı gerektiriyor. "Yaşadığımız çağa kayıtsız kalmamak adına atılabilecek ilk adım edilgenliği kırarak farkındalığa sahip olmaktır" ilkesiyle dünyaya dair merakı olanlar için bir kaynak teşkil edebilecek bu yayında "okuyacaklarınız anlatıldığı gibi"...