1980'lerin başlarında bir sözcük bir kavram derinden gelen bir ses gibi usulcacık duyulmaya başladı; sonra bu ses crescendo çizen bir nota gibi gitgide yükselerek 1990'ların sonlarında adeta kulakları sağır eden bir hal aldı; herkesin ağzından herkesin dilinde. Kimi onu yeni bir tılsım bir sağlık reçetesi pek çok hastalığın ilacı gibi sundu; kimi ise kötülüğün büründüğü yeni yüz insanlığın önünde açılan yeni bir felaket perspektifi yeni bir sömürü aracı olarak tanıttı. Kısacası her kafadan bir ses çıktığı zaman meydana gelen bir kakafoni biçiminde bu ses yaşamımızın ortasına kuruldu. "Yaşamımızın" diyoruz çünkü gerçekten de öyle; genelde olduğu kadar günlük yaşamımız da bu sözcüğün veya bu kavramın seslendirildiği gerçeğin olguların kimi zaman doğrudan kimi zaman dolaylı olarak belirlemesi etkisi altında bulunuyor...