Paul lösemiden kaybettiği oğlunun üçüncü ölüm yıldönümünde hep onunla gittiği dağ yolunda esrarengiz bir kadınla karşılaşır. Elizabeth bir süredir haber alamadığı ve ünlü bir işadamı olan oğlu için hiç tanımadığı bu adamdan yardım istemektedir.
Yaşadığı trajediden sonra bir adaya yerleşip hayatla ve insanlarla ilişiğini tamamen kesen Paul'e tanıdık gelen ve onu bir dedektif gibi ipuçlarının peşine takan şey neydi? Herkesin sormaktan korktuğu soruların cevaplarını duymaya hazır mıydı?
Her acının bir uyanış ve her uyanışın da sürprizlerle dolu olduğu bir dünyada Paul için geçmişin karanlık koridorlarında kaybolmadan yürümek hiç kolay olmayacaktı çünkü insan ancak başkalarının kalbine kulak verdiğinde kendi kalbinin sesini duyabilirdi.