Wassily Kandinsky'nin sanatın manevi-içerik tarafına dönük düşüncelerini 1911'i 1912'ye bağlayan zaman diliminde yayınladığı "Über das Geistige in der Kunst"una (Sanatta Tinsellik Üzerine) bir okuma çalışması yapmamızın ardından bu kez de sanatın madde-biçim tarafını değerlendirdiği ve ilk defa 1923'de yayınladığı "Punkt und Linie zu Fläche"ye (Nokta ve Çizgiden Yüzeye) bir okuma çalışması yapmak istedik ve bu kitap da böylece doğmuş oldu.
Kandinsky'nin özellikle kuramsal çalışmalarındaki en genel ve temel amacı algı sorununu doğru şekilde dile getirmek ve bu sorunu çözüme götüren yolu bulmaktı. Kandinsky "Nokta ve Çizgiden Yüzeye"de sorunlar üzerine sorular ve bunlara verdiği cevaplarla ilerleyen bir özgür kafadır. Sorunların doğru olarak okunmasının değerinin farkındadır. Bu kitapta algı kuramında temel soruları doğru şekilde sormanın büyük yararları olduğu konusuna inanmaktadır. Hakiki bilgiye ulaşma yolunda ikili düşünmenin öneminden hareketle "nokta"nın yanına "çizgi" tanımını da koyarak düşünceler üretme yolunu seçiyor. Sonucunda da varmak istediği bireşimin adı "yüzey" oluyor. Bütünüyle bu araştırmasında Steiner'in de inandığı bir durum olan "bilgimize konu olacak olan şey her ne olursa olsun bu şeyi dolaysız ve bireysel deneyim biçiminde yaşamamız yani deneyimlememiz suretiyle kazanırız" düşüncesine inanıyor.
Sonuç olarak Kandinsky'nin bu kitabı ağırlıklı olarak sanatın üç temel plastik değerine yöneliyor ve bu plastik değerler ile sanat dalları arasındaki ilişkileri gene söz konusu plastik değerler aracılığıyla sanatın kimi pozitif bilimlerle kurduğu bağları da irdeliyor ve dolayısıyla Kandinsky bu kitabıyla sanat bilimine örnek bir çalışma sunuyor.