Kapıyı kapatacaktı ki bir şey onu içeri çekti girip bakmak istedi. İçeri adımını atınca el yordamıyla lambanın düğmesini arandı yerini bildiğinden kolayca buldu ve yaktı lambayı. Yakar yakmaz olduğu yerde dondu kaldı kımıldayamıyordu. Geri dönüp çıkmak istiyor iradesine istikamet veremiyordu. Ani duygu atakları kulaklarını çınlatırdı kulakları çınlıyordu. Bir türlü harekete geçemiyordu ayaklarına pranga vurulmuştu sanki. Gözleri baktığı noktada çivilenip kalmıştı başını çeviremiyordu. Gördüğü şeyin bir yanılsama olmasını istedi. Bahtiyar Hoca sabah ezanına gittiğinde bir kadın cesedi buluyor gasilhanede. Ölüm gününü kutlamaya gelmiş Cemre yatıyor teneşirin üstünde.
Uçurumu çağıran iç ağrıları anlatan bir defter çıkıyor ortaya. Siyahi boşluklar. Kısacık mutluluklar. Uzun ve saklanan hatıralar. Korkutan ve utandıran sırlar.
Kerim Özcan cami avlusuna inen kaybolmuşluğu anlatıyor yok sayılanı yıllar yıllar öncesinden kalan sızıyı. Tek tek acılı sözcüklerle geliyor Gündönümü. Yeni bir yazar güçlü bir ilk roman. Hayattan gelen hayata...