''Sonunu ve büyük var oluşunu selamladı önce. Ben de onu selamladım. Yine acelesizdim ve yine o yıkıcı heyecan dalgası ayak parmaklarımdan bacaklarıma doğru yayılmaya başlamıştı...
Korkunun beslediği cüret varoluşsal bir felçlilik sürecine siyahını bulaştırdı. Birbirinden doğan onlarca bir an sonra binlerce çıtırtı... Kızarıklıkla sarışınlık birbirine sarılıp karıştıkça terk edilmişlikten bitap düşmüşlükten ve puslu imkansızlıktan sonsuzluğu simgeleyen bir Kıvılcım Tanrıçası yarattı. Sonunda şunu söyledim; İşte gerçek serap bu.''
Sırtınızı yaslarsanız kendinizi boşluktan ne kadar koruyabilirdiniz...
Sonsuzluğun renkleri kanatlarına sıçrayana kadar mı arardı insan kendini.
Düşünüyorum...
Sokakların hafızasından saklanmaya çalışırken bir yandan güneşin tılsımına erişilebilir mi...
İlk gençlik aldanmışlığın kekremsi buharında var olmanın kıyısında dolaşan bir kız ve içinde gizle taşıdığı bütün o bedenler...
Bir kendini doğurma hikayesi...