Anam evin ortasına eski sandalyelerden birini çeker üzerine süt ya da yoğurt taşımakta kullanılan bakraçlardan en büyüğünü tersinden koyar onun üstüne de o zamanlar beş numara diye tabir edilen gaz yağı lambasını oturturdu. Bu gaz lambasının on numarası da vardı ama onun yağ tüketimi fazla olduğundan çoğunlukla beş numara gaz lambası tercih edilirdi. Ablalarım çeyizlik işlerini alır bu lambanın etrafına dizilmiş minderlere otururlardı. Ben de o günkü ödevimi aynı yerde tahta çantamın üze-rinde yapmaya çalışırdım. Anam da bu gaz lambasının ışığında bir yandan beş mil ile yün çoraplar boyalı yünden rengârenk eldivenler yaparken bir yandan da masallar anlatırdı bize. Tekrar tekrar dinlediğimiz masallar bizi her seferinde başka bir yere taşırdı. Ben genelde padişahın oğlu ya da bey oğlu olurdum ama en çok Kıratoğlu Mehmet olmak hoşuma giderdi öyle ki rüyalarıma girerdi. Korkardım...