Otuzlu yaşlarında güçlü ve güçlü olmaktan yorulmuş bîr kadın kendi karanlığından yorulmuş bir adamla karşılaşırsa ne olur?
Gözleriyle etrafı taradıktan sonra yanıma gelip durdu. Yüzünde daha önce görmediğim tedirgin edici korkutucu bir ifade vardı. Sinirliydi ve belli ki içmişti. Mutfak tezgâhının üstünde duran kirlilere bakarak dişlerinin arasından hırlar gibi "Kim vardı?" diye sordu.
"Seni ilgilendirmez." diyerek omuzlarımı silktim.
"Nasıl ilgilendirmez ya delirtme beni!"
'İlgilendirmez işte ben nasıl senin hayatına karışmıyorsam sen de benimkine karışamazsın." dedim bir solukta. O ise aynı tıslama ile dişlerinin arasından sorusunu tekrarladı. "Kim vardı Dora?"
Sakin kalmak için kendini zorluyordu. Gözlerini kıstı boynundaki damar sinirden şişmişti. İçinden geçen kanı görebiliyordum. O kanda hayat vardı o kanda şehvet vardı acı sevinç arza tüm kâinat ihtiyaç duyduğum her şey damarın içinden geçip gidiyordu. Göğsü sinirden hızla inip kalkıyordu alkolle karışık nefesini içime çekmemeye çalışmak çok zordu. Kolay olmalıydı. Böyle duygular bu kadar zor olmamalıydı ama söz konusu o olunca her şey bir mücadeleydi. Salonumda durmuş neden olduğunu bile bilmediğim bir şekilde birbirimize meydan okuyorduk. Sanırım aşktan ve arzudan delirmiştik birbirimiz için çıldırıyorduk ama acıtmadan sevmeyi de bilmiyorduk.